Açılış Saatleri
  • Pazartesi :Kapalı
  • Salı :Kapalı
  • Çarşamba :Kapalı
  • Perşembe :Kapalı
  • Cuma :Kapalı
  • Cumartesi :Kapalı
  • Sunday :Kapalı

Alay Köşkü,  Bâb-ı Âli’nin karşısında, Gülhane Parkı’nın Soğukçeşme Kapısı’nın solunda, Topkapı Sarayı surlarının Alemdar Caddesi’ne bakan burçlarının üstünde yer almaktadır. Geçmişte köşkün şu andaki yerinde, Fatih Sultan Mehmet zamanında yapıldığı düşünülen aynı isimli ahşap bir köşk bulunduğu bilinmektedir. Köşkün pencere kemerlerinde bulunan tunç harfler ile yazılmış manzum kitabesinden mevcut köşkün, eski köşkün konumuna göre daha yüksek bir şekilde 1819 yılında Sultan II. Mahmut döneminde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.Alay Köşkü padişahların resmi geçit törenlerini izlemesi, asker ve halkı selamlaması amacıyla inşa edilmiştir. Bu nedenle köşkün bir diğer ismi de “Selam Köşkü”dür. İmparatorluk döneminde sefere çıkılmadan önce, askerler teçhizatları ile birlikte bir geçit töreni düzenler, padişah da onları bu köşkten izler ve selamlardı. Ayrıca, şehrin esnaf ve tüccarlarının seyyar sayımının yapıldığı lonca alaylarını da padişah yine bu köşkten izlerdi. Lonca alaylarının sonuncusu 1769 yılında Sultan II. Mustafa zamanında yapılmıştır.Alay Köşkü, ampir üslubu ile yapılmış üç katlı kagir bir yapıdır. Kesin bir kanıt olmamakla birlikte, mimari üslubu nedeniyle köşkün mimarının devrin gözde mimarlarını yetiştiren Balyan ailesinden Kirkor Amira Balyan olduğu düşünülmektedir. Köşkün ahşap olan dış cephesi mermer ile kaplanmıştır. Gülhane Parkı’na bakan iki kanatlı iki kapısı ile on dört adet penceresi bulunmaktadır. Köşkün pencere kemerleri, Hattat İzzet Molla tarafından yazılan yazılar ile pencereler ise demir parmaklıklarla süslüdür. Yapının üstünü örten kurşun kaplı külahın altında yer alan kubbenin içinde ve sofanın tavanında zengin kalem işi süslememeler bulunmaktadır. Köşkte, köşe burcu üzerine oturtulmuş yuvarlık hünkâr salonu ile çeşitli büyüklüklerde hizmet odaları mevcuttur.Alay Köşkü Osmanlı tarihindeki bir takım önemli olaylara da sahne olmuştur. Sultan IV. Mehmet döneminde, Halep valisi Vezir Haseki Mehmet Paşa yolsuzluk yaptığı iddiası ile İstanbul’a getirilerek, köşkün önünde divan katibi ve kethüdası ile birlikte idam edilmiştir. Alay Köşkü’nün yer aldığı bir diğer önemli tarihi olay ise Vakay-i Vakvakiye (Çınar Olayı)’dir. Girit kuşatmasını izleyen süreçte, maaşlarını alamadıkları ve paranın tağşiş edilmesi (değerinin düşürülmesi) ile zor duruma düştükleri iddiası ile yeniçeriler tarafından başlatılan isyan sonucu henüz on beş yaşında olan Sultan IV. Mehmet, isyancılar tarafından bir ayak divanına mecbur bırakılmıştır. İsyancıları Alay Köşkü’nde kabul eden padişah, isteklerinin ne olduğunu sorduğunda el kaldırarak söz alan Mehmet Ağa, 

Alay Köşkükendilerinin padişaha bağlı olduklarını ancak bir takım saray görevlilerinin kellelerini istediklerini söylemiştir.  Sultan IV. Mehmet isyancıları taleplerinden vazgeçirmeye çalışmışsa da başarılı olamamıştır. Bunun üzerine, padişahın emri ile aralarında Kızlarağası Behram Ağa, Kapuağası Ahmet ve İbrahim Ağaların da bulunduğu yaklaşık otuz kişinin cesedi isyancılara teslim edilmiştir. Cesetler, isyancılar tarafından At Meydanı’na götürülerek bir çınar ağacına asılmıştır. Bu ağacın, cehennemde bulunduğuna inanılan ve meyveleri insan kafası şeklinde olan Vakvak Ağacı’na benzetilmesi nedeniyle, olay Vakay-i Vakvakiye olarak adlandırılmıştır. Alay Köşkü’nü etkileyen bir başka olay ise; 1808 yılında Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa döneminde çıkan bir yeniçeri ayaklanmasında teslim olmayı reddeden Alemdar Mustafa Paşa’nın konağını havaya uçurarak kendisi ile birlikte yüzlerce yeniçeriyi öldürdüğü patlamadır. Bu patlamanın etkisiyle Alay Köşkü de zarar görmüştür. Ayrıca bir takım kaynaklarda, Sultan (Deli) İbrahim’in köşkü, yoldan geçen kişileri tatar yayı ile vurmak için hâkim bir yer olarak kullandığı da belirtilmektedir.

Yenileşme ve değişim hareketleri ile birlikte Dolmabahçe Sarayı’nın yapılması sonucunda, Alay Köşkü de geçit törenlerindeki yerini Dolmabahçe Sarayı içerisinde yer alan Pembe Köşk’e bırakmıştır. 1855’te İsviçreli mimar Fossati kardeşlerin projesi üzerine, Alay Köşkü ile Soğukçeşme Kapısı yanındaki burç arasında ve surun dışına bitişik olarak yapılan Telgrafhane-i Amire binası ile birlikte Alay Köşkü de bir dönem telgrafhane nazırının makamı olarak kullanılmıştır. Telgrafhanenin buradan taşınması ve surun dibine yapılan binanın yıkılmasının ardından köşk uzun süre atıl bir durumda kalmış ve kullanılmamıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Güzel Sanatlar Birliği’ne
tahsis edilen köşk, 1938’de Topkapı Sarayı Müdürlüğü’ne bağlanmış ve kapsamlı bir tadilattan geçirilmiştir. 1959-60 yıllarında tekrar bir tadilat geçiren köşke sonradan eklenen ahşap katlar ve bölmeler kaldırılmıştır. Alay Köşkü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, 12 Kasım 2011 tarihinde Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müzesi ve Kütüphanesi olarak tekrar hizmete açılmıştır.

Alay Köşkü

Alay Köşkü,  Bâb-ı Âli’nin karşısında, Gülhane Parkı’nın Soğukçeşme Kapısı’nın solunda, Topkapı Sarayı surlarının Alemdar Caddesi’ne bakan burçlarının üstünde yer almaktadır. Geçmişte köşkün şu andaki yerinde, Fatih Sultan Mehmet zamanında yapıldığı düşünülen aynı isimli ahşap bir köşk bulunduğu bilinmektedir. Köşkün pencere kemerlerinde bulunan tunç harfler ile yazılmış manzum kitabesinden mevcut köşkün, eski köşkün konumuna göre daha yüksek bir şekilde 1819 yılında Sultan II. Mahmut döneminde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.Alay Köşkü padişahların resmi geçit törenlerini izlemesi, asker ve halkı selamlaması amacıyla inşa edilmiştir. Bu nedenle köşkün bir diğer ismi de “Selam Köşkü”dür. İmparatorluk döneminde sefere çıkılmadan önce, askerler teçhizatları ile birlikte bir geçit töreni düzenler, padişah da onları bu köşkten izler ve selamlardı. Ayrıca, şehrin esnaf ve tüccarlarının seyyar sayımının yapıldığı lonca alaylarını da padişah yine bu köşkten izlerdi. Lonca alaylarının sonuncusu 1769 yılında Sultan II. Mustafa zamanında yapılmıştır.Alay Köşkü, ampir üslubu ile yapılmış üç katlı kagir bir yapıdır. Kesin bir kanıt olmamakla birlikte, mimari üslubu nedeniyle köşkün mimarının devrin gözde mimarlarını yetiştiren Balyan ailesinden Kirkor Amira Balyan olduğu düşünülmektedir. Köşkün ahşap olan dış cephesi mermer ile kaplanmıştır. Gülhane Parkı’na bakan iki kanatlı iki kapısı ile on dört adet penceresi bulunmaktadır. Köşkün pencere kemerleri, Hattat İzzet Molla tarafından yazılan yazılar ile pencereler ise demir parmaklıklarla süslüdür. Yapının üstünü örten kurşun kaplı külahın altında yer alan kubbenin içinde ve sofanın tavanında zengin kalem işi süslememeler bulunmaktadır. Köşkte, köşe burcu üzerine oturtulmuş yuvarlık hünkâr salonu ile çeşitli büyüklüklerde hizmet odaları mevcuttur.Alay Köşkü Osmanlı tarihindeki bir takım önemli olaylara da sahne olmuştur. Sultan IV. Mehmet döneminde, Halep valisi Vezir Haseki Mehmet Paşa yolsuzluk yaptığı iddiası ile İstanbul’a getirilerek, köşkün önünde divan katibi ve kethüdası ile birlikte idam edilmiştir. Alay Köşkü’nün yer aldığı bir diğer önemli tarihi olay ise Vakay-i Vakvakiye (Çınar Olayı)’dir. Girit kuşatmasını izleyen süreçte, maaşlarını alamadıkları ve paranın tağşiş edilmesi (değerinin düşürülmesi) ile zor duruma düştükleri iddiası ile yeniçeriler tarafından başlatılan isyan sonucu henüz on beş yaşında olan Sultan IV. Mehmet, isyancılar tarafından bir ayak divanına mecbur bırakılmıştır. İsyancıları Alay Köşkü’nde kabul eden padişah, isteklerinin ne olduğunu sorduğunda el kaldırarak söz alan Mehmet Ağa, 

Alay Köşkükendilerinin padişaha bağlı olduklarını ancak bir takım saray görevlilerinin kellelerini istediklerini söylemiştir.  Sultan IV. Mehmet isyancıları taleplerinden vazgeçirmeye çalışmışsa da başarılı olamamıştır. Bunun üzerine, padişahın emri ile aralarında Kızlarağası Behram Ağa, Kapuağası Ahmet ve İbrahim Ağaların da bulunduğu yaklaşık otuz kişinin cesedi isyancılara teslim edilmiştir. Cesetler, isyancılar tarafından At Meydanı’na götürülerek bir çınar ağacına asılmıştır. Bu ağacın, cehennemde bulunduğuna inanılan ve meyveleri insan kafası şeklinde olan Vakvak Ağacı’na benzetilmesi nedeniyle, olay Vakay-i Vakvakiye olarak adlandırılmıştır. Alay Köşkü’nü etkileyen bir başka olay ise; 1808 yılında Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa döneminde çıkan bir yeniçeri ayaklanmasında teslim olmayı reddeden Alemdar Mustafa Paşa’nın konağını havaya uçurarak kendisi ile birlikte yüzlerce yeniçeriyi öldürdüğü patlamadır. Bu patlamanın etkisiyle Alay Köşkü de zarar görmüştür. Ayrıca bir takım kaynaklarda, Sultan (Deli) İbrahim’in köşkü, yoldan geçen kişileri tatar yayı ile vurmak için hâkim bir yer olarak kullandığı da belirtilmektedir.

Yenileşme ve değişim hareketleri ile birlikte Dolmabahçe Sarayı’nın yapılması sonucunda, Alay Köşkü de geçit törenlerindeki yerini Dolmabahçe Sarayı içerisinde yer alan Pembe Köşk’e bırakmıştır. 1855’te İsviçreli mimar Fossati kardeşlerin projesi üzerine, Alay Köşkü ile Soğukçeşme Kapısı yanındaki burç arasında ve surun dışına bitişik olarak yapılan Telgrafhane-i Amire binası ile birlikte Alay Köşkü de bir dönem telgrafhane nazırının makamı olarak kullanılmıştır. Telgrafhanenin buradan taşınması ve surun dibine yapılan binanın yıkılmasının ardından köşk uzun süre atıl bir durumda kalmış ve kullanılmamıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Güzel Sanatlar Birliği’ne
tahsis edilen köşk, 1938’de Topkapı Sarayı Müdürlüğü’ne bağlanmış ve kapsamlı bir tadilattan geçirilmiştir. 1959-60 yıllarında tekrar bir tadilat geçiren köşke sonradan eklenen ahşap katlar ve bölmeler kaldırılmıştır. Alay Köşkü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, 12 Kasım 2011 tarihinde Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müzesi ve Kütüphanesi olarak tekrar hizmete açılmıştır.

Özellikler
Yorum
Henüz yorum bulunmamaktadır, ilk yorumu yapmak ister misiniz?
İnceleme bırak
Hizmet: Fiyat: Kalite: Diğerleri:

Bir cevap yazın

Benzer İlanlar