Kategori : Doğa ve Parklar
Konum : Adalar
Doğa ve Parklar : Doğal Güzellikler
Açılış Saatleri
  • Pazartesi :Kapalı
  • Salı :Kapalı
  • Çarşamba :Kapalı
  • Perşembe :Kapalı
  • Cuma :Kapalı
  • Cumartesi :Kapalı
  • Sunday :Kapalı

Çam Limanı Koyu, doğal olmayıp kazıla kazıla, yarım ay şeklinde oluşmuştur. Kazılardan önceki eski sahil şeridinin nerede olduğu belli değildir. MÖ 4. yüzyılda burada bulunan bakır madenini çıkarmak için kazı işi başlamış ve 18. yüzyıla kadar devam etmiştir. Bakır madeni işletilirken genelde bakırın içinde bulunan altın madeni de çıkarılmıştır. Altının bu madende yüksek orandan bulunması madeni cazip kılmıştır. Bir miktar demir de çıkarılmıştır.

Yüzyıllar önceki madencilik faaliyetinin etkileri bugün sahilde denize girenler tarafından hissedilebilir. Sahilden itibaren insan boyuna ulaşan derinliğe gidene kadar uzun sığlıklar vardır. Deniz tabanı ve sahilin Ege kıyılarımızdaki doğal yapısı yoktur, sahilde kum ve çakıldan oluşan nispeten yumuşak zemin yerine oldukça sert ve engebeli zemine basılır. Tahminimce zeminde eski maden işletmesinden kalan maden atıkları mevcuttur. Sahilin sığ bölgesinde ise halen ufak bir midye tarlası mevcuttur ki midyelerin demir olan yerlere tutunması tabanda halen demir atıkları olduğunun kanıtıdır.

Halk arasında yapılan bir ikazın nedeni Çam Limanı’nın özel yapısı ile ilgili olmalı. Yüzme bilmeyenlerin denizin sığlığından cesaret almamaları, açılmamaları için uyarılırdı. Aniden derinleşen kuyu gibi çukurların varlığından söz edilirdi. İkazlara konu olan bu kuyuların da eski kazı faaliyetlerinden kaldığını varsayabiliriz.

Madencilik deniz seviyesinin altında, deniz seviyesinin üzerindekine göre çok daha zor olmalı. O zamanlardaki imkânlar ile bu işin nasıl başarıldığı bilinmiyor. Bugün etrafta görünür kazı artığı ve yeri yok, bunları eski sahilden denize atmış olmalılar çünkü sahadaki her yeri kazmak istemişlerdir. Ekteki muhtemel kazı krokilerine bakarak büyük çapta kazı ve madenciliğin gerçekleştiğini tahmin edebiliriz.  

Çam Limanı Koyu’nun ağzında bir dip araştırması yapılır ise eski sahilin yıkılmış tümsek halindeki kalıntısı bulunabilir. Maden 18. yüzyılın başında terk edilmiş. Yine tahmin yürüterek diyebiliriz ki 1766 yılındaki Marmara depreminde eski sahil seti yıkılmış, deniz suyu arkaya hücum ederek bugün gördüğümüz yarımay şeklindeki Çam Limanı Koyu’nu meydana getirmiştir.1894 İstanbul depremi de su yüzeyine yakın yıkıntıyı daha da aşağıya yaymış olabilir.

18. yüzyılına ait Adalar gravürlerinde tepelerde çam ormanları görülmüyor. Acaba eksikliğin sebebi madencilerin ağaçları maden ergitme için kesip kullanmış ve bitirmiş olması mıdır?  Bundan sonraki yüzyılda maden işletmesi olmadığından ve madenciler bütün Adalar’a yaygın ufak çam fidanlarına dokunmadıklarından Adalar çam ormanları ile kaplanmıştır, öyle ki çok yıllar önce Kınalıada da çam ormanı ile kaplı imiş. MÖ 4. yüzyılda maden işletmesine başlanırken Adalar’da çam ormanlarının olup olmadığını bilmiyoruz, ancak madencilerin bu ağaçları kestiklerini yoksa dışarıdan fırınlar için ağaç taşıdıklarını ve bütün Adalar’da yanma enerjisi en yüksek olan çam ağacını bilhassa seçip yetiştirmek için çabaladıklarını tahmin edebiliriz. Çam ormanı için 50-60 yıl gerekmektedir. Ayrıca eski dönemde Büyükada’da Maden’de demir madenciliği yapıldığı biliniyor. Belki onlar da varsa çam ağaçlarını kesmişler ve yenilerini yetiştirmeye çabalamışlardır. 1960’lı yılların başına kadar Heybeliada’da Rumlardan kurulu çam ağacı dikme ve koruma ekibi olduğunu hatırlıyorum, bu ekip çam ağacına musallat olan kurtçuklu beyaz kozaları toplamak için uçlarında koza koparma aleti olan uzun çubuklarla çam ormanında dolaşırlardı. Ayrıca Ruhban Okulu tepesinin Büyükada’ya bakan cephesi 1900’lü yılların başında çıplak iken 1950’li yılların başında ufak çam ve servi fidanları ile donatılmıştı, bugün ise bu cephe çam ormanı ile kaplıdır.

Heybeliada Çam Limanı
Kategori : Doğa ve Parklar
Konum : Adalar
Doğa ve Parklar : Doğal Güzellikler
Heybeliada Çam Limanı

Çam Limanı Koyu, doğal olmayıp kazıla kazıla, yarım ay şeklinde oluşmuştur. Kazılardan önceki eski sahil şeridinin nerede olduğu belli değildir. MÖ 4. yüzyılda burada bulunan bakır madenini çıkarmak için kazı işi başlamış ve 18. yüzyıla kadar devam etmiştir. Bakır madeni işletilirken genelde bakırın içinde bulunan altın madeni de çıkarılmıştır. Altının bu madende yüksek orandan bulunması madeni cazip kılmıştır. Bir miktar demir de çıkarılmıştır.

Yüzyıllar önceki madencilik faaliyetinin etkileri bugün sahilde denize girenler tarafından hissedilebilir. Sahilden itibaren insan boyuna ulaşan derinliğe gidene kadar uzun sığlıklar vardır. Deniz tabanı ve sahilin Ege kıyılarımızdaki doğal yapısı yoktur, sahilde kum ve çakıldan oluşan nispeten yumuşak zemin yerine oldukça sert ve engebeli zemine basılır. Tahminimce zeminde eski maden işletmesinden kalan maden atıkları mevcuttur. Sahilin sığ bölgesinde ise halen ufak bir midye tarlası mevcuttur ki midyelerin demir olan yerlere tutunması tabanda halen demir atıkları olduğunun kanıtıdır.

Halk arasında yapılan bir ikazın nedeni Çam Limanı’nın özel yapısı ile ilgili olmalı. Yüzme bilmeyenlerin denizin sığlığından cesaret almamaları, açılmamaları için uyarılırdı. Aniden derinleşen kuyu gibi çukurların varlığından söz edilirdi. İkazlara konu olan bu kuyuların da eski kazı faaliyetlerinden kaldığını varsayabiliriz.

Madencilik deniz seviyesinin altında, deniz seviyesinin üzerindekine göre çok daha zor olmalı. O zamanlardaki imkânlar ile bu işin nasıl başarıldığı bilinmiyor. Bugün etrafta görünür kazı artığı ve yeri yok, bunları eski sahilden denize atmış olmalılar çünkü sahadaki her yeri kazmak istemişlerdir. Ekteki muhtemel kazı krokilerine bakarak büyük çapta kazı ve madenciliğin gerçekleştiğini tahmin edebiliriz.  

Çam Limanı Koyu’nun ağzında bir dip araştırması yapılır ise eski sahilin yıkılmış tümsek halindeki kalıntısı bulunabilir. Maden 18. yüzyılın başında terk edilmiş. Yine tahmin yürüterek diyebiliriz ki 1766 yılındaki Marmara depreminde eski sahil seti yıkılmış, deniz suyu arkaya hücum ederek bugün gördüğümüz yarımay şeklindeki Çam Limanı Koyu’nu meydana getirmiştir.1894 İstanbul depremi de su yüzeyine yakın yıkıntıyı daha da aşağıya yaymış olabilir.

18. yüzyılına ait Adalar gravürlerinde tepelerde çam ormanları görülmüyor. Acaba eksikliğin sebebi madencilerin ağaçları maden ergitme için kesip kullanmış ve bitirmiş olması mıdır?  Bundan sonraki yüzyılda maden işletmesi olmadığından ve madenciler bütün Adalar’a yaygın ufak çam fidanlarına dokunmadıklarından Adalar çam ormanları ile kaplanmıştır, öyle ki çok yıllar önce Kınalıada da çam ormanı ile kaplı imiş. MÖ 4. yüzyılda maden işletmesine başlanırken Adalar’da çam ormanlarının olup olmadığını bilmiyoruz, ancak madencilerin bu ağaçları kestiklerini yoksa dışarıdan fırınlar için ağaç taşıdıklarını ve bütün Adalar’da yanma enerjisi en yüksek olan çam ağacını bilhassa seçip yetiştirmek için çabaladıklarını tahmin edebiliriz. Çam ormanı için 50-60 yıl gerekmektedir. Ayrıca eski dönemde Büyükada’da Maden’de demir madenciliği yapıldığı biliniyor. Belki onlar da varsa çam ağaçlarını kesmişler ve yenilerini yetiştirmeye çabalamışlardır. 1960’lı yılların başına kadar Heybeliada’da Rumlardan kurulu çam ağacı dikme ve koruma ekibi olduğunu hatırlıyorum, bu ekip çam ağacına musallat olan kurtçuklu beyaz kozaları toplamak için uçlarında koza koparma aleti olan uzun çubuklarla çam ormanında dolaşırlardı. Ayrıca Ruhban Okulu tepesinin Büyükada’ya bakan cephesi 1900’lü yılların başında çıplak iken 1950’li yılların başında ufak çam ve servi fidanları ile donatılmıştı, bugün ise bu cephe çam ormanı ile kaplıdır.

Özellikler
Yorum
Henüz yorum bulunmamaktadır, ilk yorumu yapmak ister misiniz?
İnceleme bırak
Hizmet: Fiyat: Kalite: Diğerleri:

Bir cevap yazın

Benzer İlanlar