Açılış Saatleri
  • Pazartesi :Kapalı
  • Salı :Kapalı
  • Çarşamba :Kapalı
  • Perşembe :Kapalı
  • Cuma :Kapalı
  • Cumartesi :Kapalı
  • Sunday :Kapalı

Sur-u Sultani adı verilen saray surlarına dayandırılarak inşa edilen eski Osmanlı evlerinin olduğu bu sokakta tam on iki ev ile Bizans döneminden kalma küçük bir sarnıç bulunuyor. Eldeki kayıtlarla sokağın 18. yüzyıldaki tarihine kadar inebilmek mümkün. Topkapı Sarayı ile Ayasofya’nın arasına konuçlanmış bu şirin Osmanlı sokağında tarih boyunca daha çok Topkapı Sarayı ve Ayasofya ile ilişkileri olan bu kurumlarda çalışan orta ve üst sınıf insanlar yaşamış.

Hanedan’ın 1856’da Topkapı’yı terk edip Dolmabahçe Sarayı’na taşınmasıyla bir nebze kan kaybeden sokak, yine de 1960’lı yıllara kadar saltanatlı günlerine devam edebilmiş. 1960‘larda ise sokağın sakinleri yavaş yavaş evlerini terk etmeye, onlardan boşalan yerlere ise Anadolulu gurbetçiler yerleşemeye, sekiz-on odalı bu eski Osmanlı evleri oda oda kiralanmaya ve dolayısıyla bakımsızlıktan çürümeye ve yok olmaya yüz tutmuş.

1982’de Anıtlar Yüksek Kurulu’nun aldığı kararla sit alanı ilan edilen Soğukçeşme Sokağı’nın restorasyonu 1985’te Turing Kurumu’na verildi. Çünkü Turing daha önce de Yeşil Ev olarak isimlendirilen eski bir Osmanlı konağını satın alıp onarımına girişirek bu konuda kamuoyunda bir prestij kazanmıştı. Kurum öncelikle sokaktaki tüm yapıları tek tek satın almaya ve tüm sokağı bir elde toplamaya çalıştı. Fakat sokaktaki ahşap evlerin onarılması artık imkansız bir haldeydi. Bu nedenle eski ahşap evler sökülerek yerlerine içi betonerme iskeletlerle, dışı ise ahşapla kaplı orjinaline uygun evler inşa edildi. 1986’da hizmete açılan sokak, yaklaşık 120 kişilik yatak kapasitesi, restaurantı ve kitaplığı ile İstanbullulara ve şehre gelen turistlere hizmet vermeye başladı.

Eski Osmanlı gelenkelerini devam ettiren Soğukçeşme Sokağı’nda her evin, Yaseminli Ev, Mor Salkımlı Ev, Hanımeli Ev, Güllü Konak gibi çiçeklerinden aldıkları isimleri var. Sokakta altıncı cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün doğduğu ev ve İspanya Kraliçesi Sophia’nın İstanbul ziyaretinde ikamet ettiği ev gibi bir çok tarihi olaya şahitlik etmiş yapı da bulunuyor.

Eski Osmanlı evlerinin son temsilcileri olan yapılarla çevrili bugün ayakta kalmış son Osmanlı sokaklarından bir tanesi olan Soğukçeşme Sokağı, bugün de bir cazibe merkezi olmaya ve şehrin tanıtımı ve turizmi için önemli bir rol oynamaya devam ediyor.

Yeşil Ev

Turing Kurumu’nun onararak hizmete açtığı ilk yapı olan Yeşil Ev Kabasakal Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Bu eski Osmanlı evi 1800’lü yılların sonlarında Reji Nazırlığı yani bugünkü Tekel Genelmüdürlüğüne denk gelen bir görevde bulunan Şükrü Bey tarafından inşa ettirilmiş. Osmanlı döneminde evin Sultanahmet Camii’ne bakan kısmı harem, Ayasofya’ya bakan bölümü ise selamlık olarak kullanılmış. 1900‘lerin başında hapishane bugün Four Seasons Otel’in olduğu binaya taşınınca Şükrü Bey de hapishane dolayısıyla semte dolan kabalıklardan korunmak için evinin etrafını uzun duvarlarla çevirmiş. 1970‘lere kadar Şükrü Bey’in ailesi bu evde yaşamaya devam etmişler. 1977’de Turing tarafından satın alınan yapının onarımına 1983’te başlanarak 1984’de hizmete açıldı ve bugün de hizmet vermeye devam etmekte.

Sarnıç Restaurant

Eski bir Bizans sarnıcı olan bu yapıdan ilk olarak 18. yüzyılda İstanbul’un tarihini kaleme alan İncicyan bahsediyor. İncicyan’ın kaydettiğine göre o dönemde bu sarnıçta iplikçiler çalışıyordu. 1980’li yıllarda ise eski sarnıcınn üzerine gecekondu tarzında evler inşa edilmiş ve yapı bir otomobil tamiricisi olarak kullanılıyordu. 1985’te Turing kurumuna geçen sarnıcın yedi metre derinliğinde olduğu ve içinin tamamıyla toprakla dolmuş olduğu görüldü. Öncelikle bu toprak boşaltılarak yapının onarımına başlandı. İki sene kadar onarımda kalan ve altı adet masif taş sütunun taşıdığı anlaşılan bu Bizans yapısı Soğukçeşme Sokağı’nın restaurantı haline getirilerek 1987’de hizmete açıldı.

Naziki Tekkesi

Topkapı Sarayı tarafından Soğukçeşme Sokağı’na girildiğinde soldaki ilk yapı olan bu ev cumhuriyetin ilk yıllarına kadar bir dergah olarak hizmet vermiştir. Tapu kayıtlarından anlaşıldığı üzerine İsmail Ağa isminde birisi tarafından satın alınan yapı Naziki dergahı haline sokulmuş, cumhuriyet döneminde tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte de mülkiyeti vakıflar idaresine geçmiş ve zamanla virane bir hale gelmiştir. Soğukçeşme Sokağı’nın restore edilmesinde de itici rolü bu yapı oynamıştır. Çünkü sarayın giriş kapısının hemen yanında yer alan ve artık moloz yığınlarının arasında bir çöplüğe dönen bu yapının bir an önce düzenlenmesi gerekmiştir. Tekke’nin karşısındaki görkemli kapı ise Ayasofya’nın Osmanlı dönemindeki giriş kapısıdır. Orjinaline uygun olarak üç kat halinde inşa olunan yapıda on oda ve yirmi yatak vardır. Eski Osmanlı saray düzeni örnek alınarak tefriş edilen tekkenin her odasının sarı oda, pembe oda gibi bir adı vardır ve odaların dekorasyonun da on dokuzuncu yüzyılın İstanbul evlerini andıran eşyalar ve antikalar kullanılmıştır.

Çelik Gülersoy Kütüphanesi

Sokağın en büyük yapısı olan bu ev, aynı zamanda tapu kayıtlarına göre sokağın en eski evi. 1782‘deki tapu kaydına göre bu yapıyı Ahmet Paşa yaptırmış ve ondan da çocuklarına kalmış. Soğukçeşme Sokağı’nı sadece turistik bir tesis olarak değil aynı zamanda bir kültür merkezi olarak düşünen ve tasarlayan Çelik Gülersoy, seneler boyunca İstanbul üzerine topladığı on bin kadar kitabını, eski fotoğrafları, gravürleri, kartpostalları, harita ve belgeleri bu kuruma bağışlayarak Soğukçeşme Sokağı’nın içinde büyük bir İstanbul Kitaplığını vücuda getirmiş.

Soğukçeşme Sokağı

Sur-u Sultani adı verilen saray surlarına dayandırılarak inşa edilen eski Osmanlı evlerinin olduğu bu sokakta tam on iki ev ile Bizans döneminden kalma küçük bir sarnıç bulunuyor. Eldeki kayıtlarla sokağın 18. yüzyıldaki tarihine kadar inebilmek mümkün. Topkapı Sarayı ile Ayasofya’nın arasına konuçlanmış bu şirin Osmanlı sokağında tarih boyunca daha çok Topkapı Sarayı ve Ayasofya ile ilişkileri olan bu kurumlarda çalışan orta ve üst sınıf insanlar yaşamış.

Hanedan’ın 1856’da Topkapı’yı terk edip Dolmabahçe Sarayı’na taşınmasıyla bir nebze kan kaybeden sokak, yine de 1960’lı yıllara kadar saltanatlı günlerine devam edebilmiş. 1960‘larda ise sokağın sakinleri yavaş yavaş evlerini terk etmeye, onlardan boşalan yerlere ise Anadolulu gurbetçiler yerleşemeye, sekiz-on odalı bu eski Osmanlı evleri oda oda kiralanmaya ve dolayısıyla bakımsızlıktan çürümeye ve yok olmaya yüz tutmuş.

1982’de Anıtlar Yüksek Kurulu’nun aldığı kararla sit alanı ilan edilen Soğukçeşme Sokağı’nın restorasyonu 1985’te Turing Kurumu’na verildi. Çünkü Turing daha önce de Yeşil Ev olarak isimlendirilen eski bir Osmanlı konağını satın alıp onarımına girişirek bu konuda kamuoyunda bir prestij kazanmıştı. Kurum öncelikle sokaktaki tüm yapıları tek tek satın almaya ve tüm sokağı bir elde toplamaya çalıştı. Fakat sokaktaki ahşap evlerin onarılması artık imkansız bir haldeydi. Bu nedenle eski ahşap evler sökülerek yerlerine içi betonerme iskeletlerle, dışı ise ahşapla kaplı orjinaline uygun evler inşa edildi. 1986’da hizmete açılan sokak, yaklaşık 120 kişilik yatak kapasitesi, restaurantı ve kitaplığı ile İstanbullulara ve şehre gelen turistlere hizmet vermeye başladı.

Eski Osmanlı gelenkelerini devam ettiren Soğukçeşme Sokağı’nda her evin, Yaseminli Ev, Mor Salkımlı Ev, Hanımeli Ev, Güllü Konak gibi çiçeklerinden aldıkları isimleri var. Sokakta altıncı cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün doğduğu ev ve İspanya Kraliçesi Sophia’nın İstanbul ziyaretinde ikamet ettiği ev gibi bir çok tarihi olaya şahitlik etmiş yapı da bulunuyor.

Eski Osmanlı evlerinin son temsilcileri olan yapılarla çevrili bugün ayakta kalmış son Osmanlı sokaklarından bir tanesi olan Soğukçeşme Sokağı, bugün de bir cazibe merkezi olmaya ve şehrin tanıtımı ve turizmi için önemli bir rol oynamaya devam ediyor.

Yeşil Ev

Turing Kurumu’nun onararak hizmete açtığı ilk yapı olan Yeşil Ev Kabasakal Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Bu eski Osmanlı evi 1800’lü yılların sonlarında Reji Nazırlığı yani bugünkü Tekel Genelmüdürlüğüne denk gelen bir görevde bulunan Şükrü Bey tarafından inşa ettirilmiş. Osmanlı döneminde evin Sultanahmet Camii’ne bakan kısmı harem, Ayasofya’ya bakan bölümü ise selamlık olarak kullanılmış. 1900‘lerin başında hapishane bugün Four Seasons Otel’in olduğu binaya taşınınca Şükrü Bey de hapishane dolayısıyla semte dolan kabalıklardan korunmak için evinin etrafını uzun duvarlarla çevirmiş. 1970‘lere kadar Şükrü Bey’in ailesi bu evde yaşamaya devam etmişler. 1977’de Turing tarafından satın alınan yapının onarımına 1983’te başlanarak 1984’de hizmete açıldı ve bugün de hizmet vermeye devam etmekte.

Sarnıç Restaurant

Eski bir Bizans sarnıcı olan bu yapıdan ilk olarak 18. yüzyılda İstanbul’un tarihini kaleme alan İncicyan bahsediyor. İncicyan’ın kaydettiğine göre o dönemde bu sarnıçta iplikçiler çalışıyordu. 1980’li yıllarda ise eski sarnıcınn üzerine gecekondu tarzında evler inşa edilmiş ve yapı bir otomobil tamiricisi olarak kullanılıyordu. 1985’te Turing kurumuna geçen sarnıcın yedi metre derinliğinde olduğu ve içinin tamamıyla toprakla dolmuş olduğu görüldü. Öncelikle bu toprak boşaltılarak yapının onarımına başlandı. İki sene kadar onarımda kalan ve altı adet masif taş sütunun taşıdığı anlaşılan bu Bizans yapısı Soğukçeşme Sokağı’nın restaurantı haline getirilerek 1987’de hizmete açıldı.

Naziki Tekkesi

Topkapı Sarayı tarafından Soğukçeşme Sokağı’na girildiğinde soldaki ilk yapı olan bu ev cumhuriyetin ilk yıllarına kadar bir dergah olarak hizmet vermiştir. Tapu kayıtlarından anlaşıldığı üzerine İsmail Ağa isminde birisi tarafından satın alınan yapı Naziki dergahı haline sokulmuş, cumhuriyet döneminde tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte de mülkiyeti vakıflar idaresine geçmiş ve zamanla virane bir hale gelmiştir. Soğukçeşme Sokağı’nın restore edilmesinde de itici rolü bu yapı oynamıştır. Çünkü sarayın giriş kapısının hemen yanında yer alan ve artık moloz yığınlarının arasında bir çöplüğe dönen bu yapının bir an önce düzenlenmesi gerekmiştir. Tekke’nin karşısındaki görkemli kapı ise Ayasofya’nın Osmanlı dönemindeki giriş kapısıdır. Orjinaline uygun olarak üç kat halinde inşa olunan yapıda on oda ve yirmi yatak vardır. Eski Osmanlı saray düzeni örnek alınarak tefriş edilen tekkenin her odasının sarı oda, pembe oda gibi bir adı vardır ve odaların dekorasyonun da on dokuzuncu yüzyılın İstanbul evlerini andıran eşyalar ve antikalar kullanılmıştır.

Çelik Gülersoy Kütüphanesi

Sokağın en büyük yapısı olan bu ev, aynı zamanda tapu kayıtlarına göre sokağın en eski evi. 1782‘deki tapu kaydına göre bu yapıyı Ahmet Paşa yaptırmış ve ondan da çocuklarına kalmış. Soğukçeşme Sokağı’nı sadece turistik bir tesis olarak değil aynı zamanda bir kültür merkezi olarak düşünen ve tasarlayan Çelik Gülersoy, seneler boyunca İstanbul üzerine topladığı on bin kadar kitabını, eski fotoğrafları, gravürleri, kartpostalları, harita ve belgeleri bu kuruma bağışlayarak Soğukçeşme Sokağı’nın içinde büyük bir İstanbul Kitaplığını vücuda getirmiş.

Özellikler
Yorum
Henüz yorum bulunmamaktadır, ilk yorumu yapmak ister misiniz?
İnceleme bırak
Hizmet: Fiyat: Kalite: Diğerleri:

Bir cevap yazın

Benzer İlanlar