Konum : Fatih
Açılış Saatleri
  • Pazartesi :Kapalı
  • Salı :Kapalı
  • Çarşamba :Kapalı
  • Perşembe :Kapalı
  • Cuma :Kapalı
  • Cumartesi :Kapalı
  • Sunday :Kapalı

1550 -1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından, Kanuni Sultan Süleyman adına yapılmış.
Klasik Osmanlı Mimarisi tarzında yapılan eserin, çevresinde , medrese (okul), hastane, hamam, kütüphane, aşevi gibi bir çok yapı bulunuyor.4 minaresi bulunuyor. Bunun nedeni Kanuni Sultan Süleyman’ın, İstanbul’un fethinden sonraki 4. Osmanlı Padişahı olması.

Camiye yakın olan iki minarede üçer, uzak olan ikisinde ise ikişer şerefe yapılmış. Minarelerde bulunan toplam 10 şerefe, Kanuni Sultan Süleyman’ın, Osmanlı İmparatorluğu’nun 10. Padişahı olmasını temsil ediyor. Caminin, büyük kubbesini (Kubbe Çapı (D): ø26.5m , Kubbe Yüksekliği (h)=53 m) 4 adet sütün taşıyor. Bu sütunlar farklı farklı yerlerden buraya taşınmış. Birisi, Lübnan, Bekaa Vadisi’nde bulunan Baalbek Tapınağı’ndan, bir diğeri Mısır’ın İskenderiye şehrinden, diğerleri; Topkapı Sarayı ve Vefa semtinden getirilmiş.Süleymaniye Camii’nin en önemli özelliği akustiği. Büyük Usta Mimar Sinan caminin akustiğinin mükemmel olması ve seslerin caminin her köşesinden duyulması için çok uğraşmış. Bunun için kubbenin etrafına ve caminin çeşitli noktalarına içi boş küpler yerleştirmiş.Mimar Sinan’ın, camide yaptığı akustik çalışmaları ile ilgili ilginç bir hikaye de anlatılır. Mimar Sinan, bu konuya çok vakit harcar ve inşaat beklenenden uzun sürer. Mimar Sinan’ı çekemeyen bazı çevreler, Kanuni Sultan Süleyman’a, Mimar Sinan’ın keyfine baktığını ve hatta caminin içinde nargile tüttürdüğü söylerler. Buna çok sinirlenen ve küplere binen Padişah, hemen camiye gider. Mimar Sinan’ı nargile içerken görür ve hemen bir açıklama ister. Mimar Sinan nargilenin içinde tütün bulunmadığı, yalnızca suyun fokurdama sesinin, camide nasıl duyulduğu anlamak için yaptığı akustik bir çalışma olduğunu açıklar.Camii’nin iç mekanı estetik açıdan, oldukça ferah ve sade olarak tasarlanmış olmasına rağmen, ihtişamlı bir havası da var.

Camii’nin içinde hat sanatının en güzel örnekleri sergileniyor. Bu eserler o dönemin en iyi ustalarından olan Ahmet Karahisari ve en az onun kadar başarılı çalışmalar sergileyen yetenekli öğrencisi Hasan Çelebi tarafından yapılmış. Kubbede Nur Suresi’ni görüyoruz. Surenin aşağıdan okunacak şekilde büyük harflerle yazılması, yazının güzel sanatsal değerinden ve inceliğinden bir şey kaybettirmemiş.
Cami’nde kullanılan çiniler, İznik’ten getirilmiş.
Cami’nin camlarında kullanılan vitray desenleri, dönemin en ünlü vitray ustası Sarhoş İbrahim tarafından yapılmış.Süleymaniye Camii ilk yapıldığında iç mekan aydınlatması, yüzlerce kandille sağlanırmış. Bu kandillerden çıkan dumanı ve isi düşünün, normalde, her geçen gün ortamı kirletmesi gerekir. Büyük Usta Mimar Sinan, müthiş mimari zekası ile bu isleri bir noktada toplamayı başarmış ve bundan mürekkep elde ederek kullanılmasını sağlamış.

İs odasında elde edilen, mürekkep ile önemli fermanlar yazılırmış. Çünkü, isten elde edilen mürekkep, normal mürekkebe göre daha dayanıklıymış.

Büyük Usta Mimar Sinan, bu büyüklükte bir caminin örümcek ağlarından korunması için çok doğal bir yöntem kullanmış ve Süleymaniye Camii’nin çeşitli yerlerine yüzlerce devekuşu yumurtası koydurmuş. Devekuşu yumurtasını sevmeyen örümcekler, böcekler ve hatta akrepler camiden uzaklaşırmış.
Süleymaniye Camii yapılırken, ilk önce temeli atılmış. İstanbul’da tarih boyunca bir çok büyük deprem olduğundan, Mimar Sinan temelin 1 sene bekletilerek tam olarak oturmasını istemiş.Cami inşaatının durdurulduğunu duyan İran Şahı, Osmanlı İmparatorluğu’nun camiyi yaptırırken finansal olarak sıkıntıya düştüğünü düşünmüş ve Kanuni Sultan Süleyman’a hitaben ” Süleymaniye Camii’ni bitirmeye gücünüz kalmamış ve inşaatı yarıda bırakmışsınız. Elçimizle birlikte size bir sandık dolusu para ve mücevherat gönderiyoruz. Bu hayırlı işte bizim de katkımız bulunsun.” diye bir mektup göndermiş.Kanuni Sultan Süleyman, buna müthiş sinirlenmiş. Sandığı Mimarbaşı’sı, Büyük Usta Mimar Sinan’a vererek, tamamının caminin temelinde kullanılmasını istemiş. Mimar Sinan bu değerli taşları, Süleymaniye Camii’nin minarelerinden birinde kullanmış.

Bu minare bugün Cevher Minaresi olarak biliniyor. 3 şerefeli olan minarelerden, doğuda olan minaredir.

Süleymaniye Camii
Konum : Fatih
Süleymaniye Camii

1550 -1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından, Kanuni Sultan Süleyman adına yapılmış.
Klasik Osmanlı Mimarisi tarzında yapılan eserin, çevresinde , medrese (okul), hastane, hamam, kütüphane, aşevi gibi bir çok yapı bulunuyor.4 minaresi bulunuyor. Bunun nedeni Kanuni Sultan Süleyman’ın, İstanbul’un fethinden sonraki 4. Osmanlı Padişahı olması.

Camiye yakın olan iki minarede üçer, uzak olan ikisinde ise ikişer şerefe yapılmış. Minarelerde bulunan toplam 10 şerefe, Kanuni Sultan Süleyman’ın, Osmanlı İmparatorluğu’nun 10. Padişahı olmasını temsil ediyor. Caminin, büyük kubbesini (Kubbe Çapı (D): ø26.5m , Kubbe Yüksekliği (h)=53 m) 4 adet sütün taşıyor. Bu sütunlar farklı farklı yerlerden buraya taşınmış. Birisi, Lübnan, Bekaa Vadisi’nde bulunan Baalbek Tapınağı’ndan, bir diğeri Mısır’ın İskenderiye şehrinden, diğerleri; Topkapı Sarayı ve Vefa semtinden getirilmiş.Süleymaniye Camii’nin en önemli özelliği akustiği. Büyük Usta Mimar Sinan caminin akustiğinin mükemmel olması ve seslerin caminin her köşesinden duyulması için çok uğraşmış. Bunun için kubbenin etrafına ve caminin çeşitli noktalarına içi boş küpler yerleştirmiş.Mimar Sinan’ın, camide yaptığı akustik çalışmaları ile ilgili ilginç bir hikaye de anlatılır. Mimar Sinan, bu konuya çok vakit harcar ve inşaat beklenenden uzun sürer. Mimar Sinan’ı çekemeyen bazı çevreler, Kanuni Sultan Süleyman’a, Mimar Sinan’ın keyfine baktığını ve hatta caminin içinde nargile tüttürdüğü söylerler. Buna çok sinirlenen ve küplere binen Padişah, hemen camiye gider. Mimar Sinan’ı nargile içerken görür ve hemen bir açıklama ister. Mimar Sinan nargilenin içinde tütün bulunmadığı, yalnızca suyun fokurdama sesinin, camide nasıl duyulduğu anlamak için yaptığı akustik bir çalışma olduğunu açıklar.Camii’nin iç mekanı estetik açıdan, oldukça ferah ve sade olarak tasarlanmış olmasına rağmen, ihtişamlı bir havası da var.

Camii’nin içinde hat sanatının en güzel örnekleri sergileniyor. Bu eserler o dönemin en iyi ustalarından olan Ahmet Karahisari ve en az onun kadar başarılı çalışmalar sergileyen yetenekli öğrencisi Hasan Çelebi tarafından yapılmış. Kubbede Nur Suresi’ni görüyoruz. Surenin aşağıdan okunacak şekilde büyük harflerle yazılması, yazının güzel sanatsal değerinden ve inceliğinden bir şey kaybettirmemiş.
Cami’nde kullanılan çiniler, İznik’ten getirilmiş.
Cami’nin camlarında kullanılan vitray desenleri, dönemin en ünlü vitray ustası Sarhoş İbrahim tarafından yapılmış.Süleymaniye Camii ilk yapıldığında iç mekan aydınlatması, yüzlerce kandille sağlanırmış. Bu kandillerden çıkan dumanı ve isi düşünün, normalde, her geçen gün ortamı kirletmesi gerekir. Büyük Usta Mimar Sinan, müthiş mimari zekası ile bu isleri bir noktada toplamayı başarmış ve bundan mürekkep elde ederek kullanılmasını sağlamış.

İs odasında elde edilen, mürekkep ile önemli fermanlar yazılırmış. Çünkü, isten elde edilen mürekkep, normal mürekkebe göre daha dayanıklıymış.

Büyük Usta Mimar Sinan, bu büyüklükte bir caminin örümcek ağlarından korunması için çok doğal bir yöntem kullanmış ve Süleymaniye Camii’nin çeşitli yerlerine yüzlerce devekuşu yumurtası koydurmuş. Devekuşu yumurtasını sevmeyen örümcekler, böcekler ve hatta akrepler camiden uzaklaşırmış.
Süleymaniye Camii yapılırken, ilk önce temeli atılmış. İstanbul’da tarih boyunca bir çok büyük deprem olduğundan, Mimar Sinan temelin 1 sene bekletilerek tam olarak oturmasını istemiş.Cami inşaatının durdurulduğunu duyan İran Şahı, Osmanlı İmparatorluğu’nun camiyi yaptırırken finansal olarak sıkıntıya düştüğünü düşünmüş ve Kanuni Sultan Süleyman’a hitaben ” Süleymaniye Camii’ni bitirmeye gücünüz kalmamış ve inşaatı yarıda bırakmışsınız. Elçimizle birlikte size bir sandık dolusu para ve mücevherat gönderiyoruz. Bu hayırlı işte bizim de katkımız bulunsun.” diye bir mektup göndermiş.Kanuni Sultan Süleyman, buna müthiş sinirlenmiş. Sandığı Mimarbaşı’sı, Büyük Usta Mimar Sinan’a vererek, tamamının caminin temelinde kullanılmasını istemiş. Mimar Sinan bu değerli taşları, Süleymaniye Camii’nin minarelerinden birinde kullanmış.

Bu minare bugün Cevher Minaresi olarak biliniyor. 3 şerefeli olan minarelerden, doğuda olan minaredir.

Özellikler
Yorum
Henüz yorum bulunmamaktadır, ilk yorumu yapmak ister misiniz?
İnceleme bırak
Hizmet: Fiyat: Kalite: Diğerleri:

Bir cevap yazın

Benzer İlanlar