Açılış Saatleri
  • Pazartesi :Kapalı
  • Salı :Kapalı
  • Çarşamba :Kapalı
  • Perşembe :Kapalı
  • Cuma :Kapalı
  • Cumartesi :Kapalı
  • Sunday :Kapalı

Kuyucu Murat Paşa Külliyesi; İstanbul Suriçi Beyazıt Vezneciler caddesine cepheli olarak 1610 tarihinde inşa edilmiştir. Külliyenin banisi Sultan I.Ahmet dönemi sadrazamlarından Kuyucu Murat Paşa’dır. Külliye küçük ebatlı bir külliyedir. Külliye, medrese, dershane, mescit, türbe, sebil, sıbyan mektebi ve dükkanlardan oluşmaktadır. Kuyucu Murat Paşa 1611 yılında Diyarbakır’da vefat etmiştir. Cenazesi daha sonra İstanbul’a getirilerek külliyedeki türbesine gömülmüştür. Türbe kapısı üzerinde yapılış kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabe dışında külliyede başka kitabe yoktur. Külliyenin mimarı tartışmalıdır. Bazı kaynaklarda Sedefkar Mehmet Ağa ismi yazılmış olsa da kesin değildir.

Kuyucu Murat Paşa, 1530-1611 tarihleri arasında yaşamıştır. Sultan I. Ahmet döneminde 11 Aralık 1606 – 5 Ağustos 1611 arasında sadrazam olmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. Bosnalı Hırvat asıllıdır.  Devşirme olarak Enderun mektebine girmiş, oradan çıkmasından sonra çeşitli saray hizmetinde bulunmuştur. Sonra saraydan çıkıp diğer devlet işleri ile vazife aldı. 1554’de Mısır’da sancakbeyi oldu. 1571’de Koca Sinan Paşa ile birlikte Yemen Seferi’ne çıktı. Büyük yararlıklar gösterdi. 1576’da Yemen Beylerbeyi oldu. Dört yıl Yemen’de görev yaptı. 1576’da bu görevden azledilerek İstanbul’a çağrıldı. Burada bir müddet Yedikule Zindanı’nda tutuklandı. Çok geçmeden affedilip Şarki Karahisar Sancakbeyi olarak İstanbul’dan ayrıldı. Ardından Trablusşam valisi oldu ve oradan Karaman Beylerbeyi’ne geçirildi. Bu görevde iken kendi eyalet askerinin başında olarak Özdemiroğlu Osman Paşa serdarlığı altında İran Seferi’ne katıldı. 1585’de Tebriz yakınlarında Hamza Mirza komutanlığı altında bulunan Safevi İran güçleri ile yapılan muharebe sırasına esir düştü. Kuyucu Murat Paşa’nın üç yıl savaş esiri olarak kalmıştır. 1578-1590 Osmanlı-Safevi Savaşı’nın 1590’da imzalanan Ferhat Paşa Antlaşması ile sona ermesinden sonra 1590’da İstanbul’a döndü. Sonra sırasıyla Kıbrıs Beylerbeyi, 1594’de Şam valisi; 1595’de Diyarbakır valisi olarak görevlere tayin edildi. Diyarbakır Valisi iken bu valilik üzerinde kalmak şartıyla 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı’nın 1595 Avusturya Seferi’ne katılmak üzere ayrıldı. Eylül-Ekim 1596 Eğri Kuşatması ve 24-26 Ekim 1596 Haçova Savaşı’nda öncü güçler arasında yer alıp büyük cesaret gösterdi. 1600’de Kanije seferinde Bobofça Kalesini ele geçirdi. 1603’de Rumeli beylerbeyliği ile Budin Muhafızlığı görevi verildi. 1605’de “Dördüncü Vezir” rütbesi ile şereflendirilip kubbe veziri yapıldı. 1606’da İran seferine serdar tayin edilen Serdar-ı Ekrem ve Sadrazam Sokolluzade Lala Mehmet Paşa Macaristan cephesinden ayrılması gerekince, sadrazam Kuyucu Murat Paşa’yı Macaristan cephesi serdarı olarak görevlendirdi. Sokolluzade Lala Mehmet Paşa tarafından Avusturyalılar ile başlatılan barış müzakereleri Kuyucu Murat Paşa tarafından devam ettirildi. Bu antlaşmanın son metnini hazırlayan Osmanlı heyetinde Kadızade Ali Efendi ve Habil Efendi ile birlikte bulundu. 11 Kasım 1606’da Zitvatorok Antlaşması bu uzun savaşı sona erdirdi. Bu barış antlaşmasının Osmanlı Devleti’nin imzalandığı en istifadeli antlaşma olduğu kabul edilmektedir. Kuyucu Murat Paşa, Anadolu’da çıkan Celali İsyanları karışıklıklarının Avusturya cephesindeki Osmanlı ordularına büyük etkileri olduğunu bilmekteydi ve Avusturya ile savaşın hemen bitirilerek bu iç ayaklanmalar üzerine gitmeyi planladı. Bu antlaşma müzakereleri sona erip antlaşma imzalandıktan sonra Kuyucu Murat Paşa, Belgrad’a döndüğü zaman, sadrazam olan Boşnak Derviş Mehmet Paşa’nın yerine sadrazam oldu. Kuyucu Murat Paşa 1607 ilkbaharından 1608 sonlarına kadar Anadolu’da sefer yapıp Anadolu’yu Celalilerden temizleme operasyonları yapmıştır. “Kuyucu” lakabını öldürttüğü Celalî isyancılarının ve onların destekçilerini ölü ve diri derin kuyulara gömdürmesi nedeni ile almıştır. Bu kampanya sırasında Anadolu’da öldürttüğü kişi sayısının 30.000 kişiyi geçtiği bildirilmektedir. İstanbul’a döndüğünde 1609 başında İran hükümdarı Şah Abbas’a karşı yeni bir İran seferi hazırlıkları başlamıştı. Sultan’la gizli görüşmelerden sonra Kuyucu Murat Paşa sefer serdarı tayin edildi. 1610’dan itibaren İran elçileri ile sulh müzakereleri başlayıp ilerledi. Kuyucu Murat Paşa bu müzakerelerin esaslarını oluşturacak müzakerelere katıldı. Fakat müzakereler Nasuh Paşa tarafından bitirildi. Ölümünden sonra 20 Kasım 1612’de imzalanan barış anlaşmasına Nasuh Paşa Antlaşması adı verildi. Yaşı epeyce ileri olan serdar Kuyucu Murat Paşa 15 Ağustos 1611’de ordugâhı bulunan Diyarbakır’da vefat etti. Cesedi İstanbul’a nakledilerek Vezneciler’de yaptırdığı “Kuyucu Murat Paşa Külliyesi”ndeki medresesi yanında bulunan türbesine gömüldü.

Külliye üçgene yakın bir yamuk arazi üzerinde inşa edilmiştir. Vezneciler caddesi boyunca dükkanlar yer alır. Dükkanların arkasında medrese avlusu bulunur. Paşanın türbesi ve sebil arazinin doğu yönüne inşa edilmiştir. 1782 yılında büyük yangında türbe zarar görmüştür. Daha sonra bir tamirat geçirmiştir. 1869 yılında ise medresenin faal olduğu bilinmektedir. 1894 yılındaki depremde ise Sıbyan mektebi yıkılmıştır. 1911 tarihindeki Uzunçarşı yangınında ise külliye büyük çapta zarar görmüştür. Yangın zedeler tarafından ise 1919 yılına kadar kullanılmıştır. 1943 ve 1950 yılları arasında restore edilmiştir. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılmıştır.Yamuk dikdörtgen planlı avluda baklavalı sütun başlıkları olan revaklar vardır. Bu revaklar ‘’U’’ biçiminde avlunun üç yönünde bulunmaktadır. Sadece dükkanların arkasına gelen kuzeydoğu yönü boştur. Revaklar sivri kemerlerle taşınmakta olup üstleri kubbelidir. Medresenin batı ve güneybatı yönünde revakların araka kısmında talebe hücreleri bulunmaktadır. Avlunun güneydoğu uçunda ise mescit ve dershane yapısı bulunur. Dersanenin önünde bulunan revak ise diğerlerinden farklıdır. Bu kısım dikdörtgen tonozla örtülmüştür. Burada farklı şekilde ele alınan revak cephesi mermerle kaplıdır. Dershane mescit kare planlı olup üzeri kubbe ile örtülmüştür Kare formdan kubbeye geçilirken dört yönde panadantifler kullanılmıştır. Mermerden basık kemerli bir kapı ile geçilen mekanda bir aksından yana kaydırılmış bir mihrap bulunur. Bu mihrap niş şeklindedir.  Mekanın iki sıra pencereleri vardır. Ayrıca dolap olarak kullanılan nişler bulunur. Mihrabın solunda altı ve üstlü birer pencere türbeye, kapının iki yanındaki birer pencereler ise açılır. Yapının kubbesinde ve diğer yanlarda bulunan kalem işi süslemeler 1995 yılında yeniden yapılmıştır. Süslemelerde kırmızı ve yeşil renkler kullanılmıştır. Kubbedeki zig zag desen ise az görülen ve kullanılan desendir. Medrese hücreleri on dört adettir. Bu hücrelerin üstü pandantifle geçilmiş kubbelerle örtülüdür. Odalarda ocak ve hem avluya hem dışarıya açılan pencereler mevcuttur. Medrese avlusu bugün alçıpanla kapatılmıştır. Zemine de beton dökülmüştür. Medrese avlusunda bulunması gerekli şadırvan ise günümüze gelememiştir.Medresenin kuzeydoğusunda inşa edilmiş olan türbe, medresenin dershanesi ile yan yana inşa edilmiştir.  Türbe binası kare planlıdır. Kesme taştan inşa edilmiştir. Türbenin geçmişte kubbeli olduğu bilinmesine rağmen bugün ahşap tavanlı ve kurşun kaplı dört meyilli bir çatı ile örtülmüştür. Güneydoğuda sağa kaydırılmış olan basık kemerli kapının önünde mukarnaslı başlıklara sahip mermer sütunlara oturan üç sivri kemerli alan yer alır. Yapıda pencereler iki sıralıdır. Üst sıra pencereler yuvarlak kemerlidir. Alt sıra pencereler ise dikdörtgendir. Kapının bulunduğu cephede bir alt pencere sebile, karşısındaki duvarda ise dershane ve mescide açılan iki pencere bulunur. İki yan cephede ise altı üstlü ikişer pencere ile dışa açılan mekan da iki adet dolap nişi yer almaktadır. Türbede Kuyucu Murat Paşa, Abaza Hasan paşa ve Cigalzade Sinan Paşa’nın oğlu Mehmet Paşa medfundurlar. Bugün bu yapı epey harap bir durumdadır.Külliyenin güneydoğusunda türbeye bitişik şekilde yerleştirilen mermer kaplamalı  sebil beş cepheli olarak  düzenlenmiştir. Vaktiyle bir köşe başı sebili olarak yapılan yapıya basık kemerli bir kapı ile geçilmektedir. Kurşun kaplı ahşap bir kubbeyle örtülü olarak yapılan yapının mukarnaslı başlıkları mermer sütunlara oturan sivri kemerlerinde geometrik kompozisyonlu metal şebekeler bulunur. Sebil içinden türbeye bakan dikdörtgen açıklıklı bir pencere vardır. Kapının karşısındaki köşede mermer su haznesiyle kuyu mevcuttur. Sebil suyu vaktiyle Süleymaniye suyolundan sağlamaktaydı. Yapı günümüzde bakımsız bir haldedir.Vezneciler caddesindeki iki dükkanın üzerinde fevkani olarak inşa edilmiş sıbyan merkezi külliyenin kuzeybatısında ki köşede yer almaktadır. Kesme küfeki taşından inşa edilen yapı kare planlıdır. Yapının üstü sekizgen bir kasnağa oturan bir kubbe ile örtülmüştür. Cadde üzerinde dükkanlar arasında bulunan dikdörtgen açıklıklı bir kapı ile mektebe giriş sağlanmaktadır. Kare planlı olan mektep odası karşılıklı iki duvarda açılan çift sıra pencerelere sahiptir. Alt sıra pencereler dikdörtgen açıklıklı üst sıra pencereler sivri kemerlidir. Yapı bugün altındaki dükkanla beraber kafeterya olarak kullanılmaktadır.Vezneciler caddesinde bugün 13 dükkan vardır. Dışarıya yuvarlak kemerlerle açılan dükkanlar beşik tonoz ile örtülüdür. Cephe almaşık malzeme ile inşa edilmiştir. Son zamanlarda yenilenmiş olan dükkanlar vakıflar tarafından kiraya verilmiştir.

Kuyucu Murat Paşa Külliyesi

Kuyucu Murat Paşa Külliyesi; İstanbul Suriçi Beyazıt Vezneciler caddesine cepheli olarak 1610 tarihinde inşa edilmiştir. Külliyenin banisi Sultan I.Ahmet dönemi sadrazamlarından Kuyucu Murat Paşa’dır. Külliye küçük ebatlı bir külliyedir. Külliye, medrese, dershane, mescit, türbe, sebil, sıbyan mektebi ve dükkanlardan oluşmaktadır. Kuyucu Murat Paşa 1611 yılında Diyarbakır’da vefat etmiştir. Cenazesi daha sonra İstanbul’a getirilerek külliyedeki türbesine gömülmüştür. Türbe kapısı üzerinde yapılış kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabe dışında külliyede başka kitabe yoktur. Külliyenin mimarı tartışmalıdır. Bazı kaynaklarda Sedefkar Mehmet Ağa ismi yazılmış olsa da kesin değildir.

Kuyucu Murat Paşa, 1530-1611 tarihleri arasında yaşamıştır. Sultan I. Ahmet döneminde 11 Aralık 1606 – 5 Ağustos 1611 arasında sadrazam olmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. Bosnalı Hırvat asıllıdır.  Devşirme olarak Enderun mektebine girmiş, oradan çıkmasından sonra çeşitli saray hizmetinde bulunmuştur. Sonra saraydan çıkıp diğer devlet işleri ile vazife aldı. 1554’de Mısır’da sancakbeyi oldu. 1571’de Koca Sinan Paşa ile birlikte Yemen Seferi’ne çıktı. Büyük yararlıklar gösterdi. 1576’da Yemen Beylerbeyi oldu. Dört yıl Yemen’de görev yaptı. 1576’da bu görevden azledilerek İstanbul’a çağrıldı. Burada bir müddet Yedikule Zindanı’nda tutuklandı. Çok geçmeden affedilip Şarki Karahisar Sancakbeyi olarak İstanbul’dan ayrıldı. Ardından Trablusşam valisi oldu ve oradan Karaman Beylerbeyi’ne geçirildi. Bu görevde iken kendi eyalet askerinin başında olarak Özdemiroğlu Osman Paşa serdarlığı altında İran Seferi’ne katıldı. 1585’de Tebriz yakınlarında Hamza Mirza komutanlığı altında bulunan Safevi İran güçleri ile yapılan muharebe sırasına esir düştü. Kuyucu Murat Paşa’nın üç yıl savaş esiri olarak kalmıştır. 1578-1590 Osmanlı-Safevi Savaşı’nın 1590’da imzalanan Ferhat Paşa Antlaşması ile sona ermesinden sonra 1590’da İstanbul’a döndü. Sonra sırasıyla Kıbrıs Beylerbeyi, 1594’de Şam valisi; 1595’de Diyarbakır valisi olarak görevlere tayin edildi. Diyarbakır Valisi iken bu valilik üzerinde kalmak şartıyla 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı’nın 1595 Avusturya Seferi’ne katılmak üzere ayrıldı. Eylül-Ekim 1596 Eğri Kuşatması ve 24-26 Ekim 1596 Haçova Savaşı’nda öncü güçler arasında yer alıp büyük cesaret gösterdi. 1600’de Kanije seferinde Bobofça Kalesini ele geçirdi. 1603’de Rumeli beylerbeyliği ile Budin Muhafızlığı görevi verildi. 1605’de “Dördüncü Vezir” rütbesi ile şereflendirilip kubbe veziri yapıldı. 1606’da İran seferine serdar tayin edilen Serdar-ı Ekrem ve Sadrazam Sokolluzade Lala Mehmet Paşa Macaristan cephesinden ayrılması gerekince, sadrazam Kuyucu Murat Paşa’yı Macaristan cephesi serdarı olarak görevlendirdi. Sokolluzade Lala Mehmet Paşa tarafından Avusturyalılar ile başlatılan barış müzakereleri Kuyucu Murat Paşa tarafından devam ettirildi. Bu antlaşmanın son metnini hazırlayan Osmanlı heyetinde Kadızade Ali Efendi ve Habil Efendi ile birlikte bulundu. 11 Kasım 1606’da Zitvatorok Antlaşması bu uzun savaşı sona erdirdi. Bu barış antlaşmasının Osmanlı Devleti’nin imzalandığı en istifadeli antlaşma olduğu kabul edilmektedir. Kuyucu Murat Paşa, Anadolu’da çıkan Celali İsyanları karışıklıklarının Avusturya cephesindeki Osmanlı ordularına büyük etkileri olduğunu bilmekteydi ve Avusturya ile savaşın hemen bitirilerek bu iç ayaklanmalar üzerine gitmeyi planladı. Bu antlaşma müzakereleri sona erip antlaşma imzalandıktan sonra Kuyucu Murat Paşa, Belgrad’a döndüğü zaman, sadrazam olan Boşnak Derviş Mehmet Paşa’nın yerine sadrazam oldu. Kuyucu Murat Paşa 1607 ilkbaharından 1608 sonlarına kadar Anadolu’da sefer yapıp Anadolu’yu Celalilerden temizleme operasyonları yapmıştır. “Kuyucu” lakabını öldürttüğü Celalî isyancılarının ve onların destekçilerini ölü ve diri derin kuyulara gömdürmesi nedeni ile almıştır. Bu kampanya sırasında Anadolu’da öldürttüğü kişi sayısının 30.000 kişiyi geçtiği bildirilmektedir. İstanbul’a döndüğünde 1609 başında İran hükümdarı Şah Abbas’a karşı yeni bir İran seferi hazırlıkları başlamıştı. Sultan’la gizli görüşmelerden sonra Kuyucu Murat Paşa sefer serdarı tayin edildi. 1610’dan itibaren İran elçileri ile sulh müzakereleri başlayıp ilerledi. Kuyucu Murat Paşa bu müzakerelerin esaslarını oluşturacak müzakerelere katıldı. Fakat müzakereler Nasuh Paşa tarafından bitirildi. Ölümünden sonra 20 Kasım 1612’de imzalanan barış anlaşmasına Nasuh Paşa Antlaşması adı verildi. Yaşı epeyce ileri olan serdar Kuyucu Murat Paşa 15 Ağustos 1611’de ordugâhı bulunan Diyarbakır’da vefat etti. Cesedi İstanbul’a nakledilerek Vezneciler’de yaptırdığı “Kuyucu Murat Paşa Külliyesi”ndeki medresesi yanında bulunan türbesine gömüldü.

Külliye üçgene yakın bir yamuk arazi üzerinde inşa edilmiştir. Vezneciler caddesi boyunca dükkanlar yer alır. Dükkanların arkasında medrese avlusu bulunur. Paşanın türbesi ve sebil arazinin doğu yönüne inşa edilmiştir. 1782 yılında büyük yangında türbe zarar görmüştür. Daha sonra bir tamirat geçirmiştir. 1869 yılında ise medresenin faal olduğu bilinmektedir. 1894 yılındaki depremde ise Sıbyan mektebi yıkılmıştır. 1911 tarihindeki Uzunçarşı yangınında ise külliye büyük çapta zarar görmüştür. Yangın zedeler tarafından ise 1919 yılına kadar kullanılmıştır. 1943 ve 1950 yılları arasında restore edilmiştir. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılmıştır.Yamuk dikdörtgen planlı avluda baklavalı sütun başlıkları olan revaklar vardır. Bu revaklar ‘’U’’ biçiminde avlunun üç yönünde bulunmaktadır. Sadece dükkanların arkasına gelen kuzeydoğu yönü boştur. Revaklar sivri kemerlerle taşınmakta olup üstleri kubbelidir. Medresenin batı ve güneybatı yönünde revakların araka kısmında talebe hücreleri bulunmaktadır. Avlunun güneydoğu uçunda ise mescit ve dershane yapısı bulunur. Dersanenin önünde bulunan revak ise diğerlerinden farklıdır. Bu kısım dikdörtgen tonozla örtülmüştür. Burada farklı şekilde ele alınan revak cephesi mermerle kaplıdır. Dershane mescit kare planlı olup üzeri kubbe ile örtülmüştür Kare formdan kubbeye geçilirken dört yönde panadantifler kullanılmıştır. Mermerden basık kemerli bir kapı ile geçilen mekanda bir aksından yana kaydırılmış bir mihrap bulunur. Bu mihrap niş şeklindedir.  Mekanın iki sıra pencereleri vardır. Ayrıca dolap olarak kullanılan nişler bulunur. Mihrabın solunda altı ve üstlü birer pencere türbeye, kapının iki yanındaki birer pencereler ise açılır. Yapının kubbesinde ve diğer yanlarda bulunan kalem işi süslemeler 1995 yılında yeniden yapılmıştır. Süslemelerde kırmızı ve yeşil renkler kullanılmıştır. Kubbedeki zig zag desen ise az görülen ve kullanılan desendir. Medrese hücreleri on dört adettir. Bu hücrelerin üstü pandantifle geçilmiş kubbelerle örtülüdür. Odalarda ocak ve hem avluya hem dışarıya açılan pencereler mevcuttur. Medrese avlusu bugün alçıpanla kapatılmıştır. Zemine de beton dökülmüştür. Medrese avlusunda bulunması gerekli şadırvan ise günümüze gelememiştir.Medresenin kuzeydoğusunda inşa edilmiş olan türbe, medresenin dershanesi ile yan yana inşa edilmiştir.  Türbe binası kare planlıdır. Kesme taştan inşa edilmiştir. Türbenin geçmişte kubbeli olduğu bilinmesine rağmen bugün ahşap tavanlı ve kurşun kaplı dört meyilli bir çatı ile örtülmüştür. Güneydoğuda sağa kaydırılmış olan basık kemerli kapının önünde mukarnaslı başlıklara sahip mermer sütunlara oturan üç sivri kemerli alan yer alır. Yapıda pencereler iki sıralıdır. Üst sıra pencereler yuvarlak kemerlidir. Alt sıra pencereler ise dikdörtgendir. Kapının bulunduğu cephede bir alt pencere sebile, karşısındaki duvarda ise dershane ve mescide açılan iki pencere bulunur. İki yan cephede ise altı üstlü ikişer pencere ile dışa açılan mekan da iki adet dolap nişi yer almaktadır. Türbede Kuyucu Murat Paşa, Abaza Hasan paşa ve Cigalzade Sinan Paşa’nın oğlu Mehmet Paşa medfundurlar. Bugün bu yapı epey harap bir durumdadır.Külliyenin güneydoğusunda türbeye bitişik şekilde yerleştirilen mermer kaplamalı  sebil beş cepheli olarak  düzenlenmiştir. Vaktiyle bir köşe başı sebili olarak yapılan yapıya basık kemerli bir kapı ile geçilmektedir. Kurşun kaplı ahşap bir kubbeyle örtülü olarak yapılan yapının mukarnaslı başlıkları mermer sütunlara oturan sivri kemerlerinde geometrik kompozisyonlu metal şebekeler bulunur. Sebil içinden türbeye bakan dikdörtgen açıklıklı bir pencere vardır. Kapının karşısındaki köşede mermer su haznesiyle kuyu mevcuttur. Sebil suyu vaktiyle Süleymaniye suyolundan sağlamaktaydı. Yapı günümüzde bakımsız bir haldedir.Vezneciler caddesindeki iki dükkanın üzerinde fevkani olarak inşa edilmiş sıbyan merkezi külliyenin kuzeybatısında ki köşede yer almaktadır. Kesme küfeki taşından inşa edilen yapı kare planlıdır. Yapının üstü sekizgen bir kasnağa oturan bir kubbe ile örtülmüştür. Cadde üzerinde dükkanlar arasında bulunan dikdörtgen açıklıklı bir kapı ile mektebe giriş sağlanmaktadır. Kare planlı olan mektep odası karşılıklı iki duvarda açılan çift sıra pencerelere sahiptir. Alt sıra pencereler dikdörtgen açıklıklı üst sıra pencereler sivri kemerlidir. Yapı bugün altındaki dükkanla beraber kafeterya olarak kullanılmaktadır.Vezneciler caddesinde bugün 13 dükkan vardır. Dışarıya yuvarlak kemerlerle açılan dükkanlar beşik tonoz ile örtülüdür. Cephe almaşık malzeme ile inşa edilmiştir. Son zamanlarda yenilenmiş olan dükkanlar vakıflar tarafından kiraya verilmiştir.

Özellikler
Yorum
Henüz yorum bulunmamaktadır, ilk yorumu yapmak ister misiniz?
İnceleme bırak
Hizmet: Fiyat: Kalite: Diğerleri:

Bir cevap yazın